- Pazartesi :Kapalı
- Salı :Kapalı
- Çarşamba :Kapalı
- Perşembe :Kapalı
- Cuma :Kapalı
- Cumartesi :Kapalı
- Sunday :Kapalı
27 Mayıs 1892’de hizmete açılan Osmanlı Bankası Binası, 1863 yılında kurulan Bank-ı Osmanî-i Şahane’nin, 1880’lerde başlayan yeniden yapılanma ve piyasaya açılma politikasının simgesel bir ifadesiydi. Bugün giriş katında Garanti Bankası şube ve Bölge Müdürlüklerini konuk eden bina, 1999 yılı başına kadar Osmanlı Bankası Genel Müdürlük Binası olarak hizmet verdi. 19. yüzyıl banka binalarında yaygın olarak kullanılan ve aşağıda şubede gerçekleşen faaliyetlerin yukarıdaki koridorlardan izlenmesine olanak tanıyan binanın üst katlarında ise Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi yer alıyor. Bir yandan bankacılık faaliyetlerinin gerçekleştirilmeye devam ettiği, diğer yandan Osmanlı Bankası Arşivi, kütüphanesi, sergi alanları ve konferans salonları ile bina ziyaretçilerine geçmiş ile günceli bir arada yaşatıyor.Osmanlı Bankası’nın giderek güç kazanmasıyla birlikte, yeni Genel Müdür Sir Edgar Vincent’ın hayali bankanın ihtişamına yakışır bir yeni binanın inşasıydı. İkiz bina olarak tasarlanan yapının arsası, 1889 yılında Tütün Rejisi tarafından satın alındı. İki ay sonra, Osmanlı Bankası Genel Müdürlüğü’nün arsaya ortak olarak kendine yeni bir bina inşa ettirmesine karar verildi. Bankanın Genel Müdürü Sir Edgar Vincent, 7 Şubat 1890’da Paris Komitesi üyelerinden Theodore Berger’e bir mektup yazarak, yeni bir şube inşa etmek için arsanın yarısının satın alınmasını teklif etti. Birkaç gün sonra, 13 Şubat 1890’da, Paris ve Londra komitelerinin onayı İstanbul’a bildirildi. Artık inşaat başlayabilecekti.Mimar Alexandre Vallaury tarafından inşa edilen bina, 3 Eylül 1890 tarihli plana gore, bodrum katında mahzen, depo ve ahırlar; zeminin altındaki katta, Londra’da dönemin en ünlü kasa imalatçısı Samuel Chatwood’a sipariş edilen ve adını dönemin 20 kuruşluk sikkelerinden alan mecidiye kasası ile yemekhane; zemin katında şube mekanı; birinci katta Genel Müdürün özel ve makam odalarının yanı sıra, sekreter ve tercümanların büroları; ikinci katta muhasebe şefi ve servisi, Hükümet Nazırı ve müfettişlik odaları; tavan arasında ise iaşe dairesi, arşiv servisi ve hizmetli odalarından oluşmaktaydı.
27 Mayıs 1892 yılında törenle hizmete girmesi ve bir kaç gün sonra da bankanın Saint Pierre (Sen Piyer) handaki 13 ton ağırlığındaki 1,5 milyon liralık altın rezervi yeni mekana taşınması haberleri dönemin yerli ve yabancı basınında yer alır.
Galata’nın siluetinde önemli bir yer tutan binanın en ilginç yanı, ön ve arka cephelerinde görülen tarz farklılığıdır. Voyvoda Caddesi’ne yani Galata’ya bakan ön cephede kullanılan neoklasik ve neorönesans tarzlar, dönemin Avrupa’sında bir banka merkezinden beklenen görkemi ve ağırbaşlılığı yansıtır. Perşembe Pazarı’na yani Haliç’in ötesindeki eski İstanbul’a bakan arka cephe ise çok daha hareketli, hatta belirli ölçüde oryantalist çizgiler taşımaktadır. İki cephe arasındaki bu farklılık, bankanın batı ve doğu arasındaki konumunu simgeler gibidir. Şehrin görüntüsüne yansıyan bu mimari dil, giriş avlusunda karşılıklı yer alan kitabelerde de kullanılmaktadır. Kitabelerden birinde yer alan Latince alıntı, dostluğun önemini vurgulamakta; Arapça olanı ise para kazanmayı övmektedir.100 yılı aşkın bir süreyi geride bırakan bina, 2000 yılından itibaren Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi’ni ağırlamaya başladı. Beyoğlu ve Galata semtlerine kazandırılmaya çalışılan yeni kimliğe başlangıç niteliği taşıyan girişim, tarihle kültürün iç içe yaşadığı bir merkezin kurulması yolunda önemli bir adımı oluşturdu. Bina, Osmanlı Bankası Müzesi’ne de evsahipliği yapıyor.
27 Mayıs 1892’de hizmete açılan Osmanlı Bankası Binası, 1863 yılında kurulan Bank-ı Osmanî-i Şahane’nin, 1880’lerde başlayan yeniden yapılanma ve piyasaya açılma politikasının simgesel bir ifadesiydi. Bugün giriş katında Garanti Bankası şube ve Bölge Müdürlüklerini konuk eden bina, 1999 yılı başına kadar Osmanlı Bankası Genel Müdürlük Binası olarak hizmet verdi. 19. yüzyıl banka binalarında yaygın olarak kullanılan ve aşağıda şubede gerçekleşen faaliyetlerin yukarıdaki koridorlardan izlenmesine olanak tanıyan binanın üst katlarında ise Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi yer alıyor. Bir yandan bankacılık faaliyetlerinin gerçekleştirilmeye devam ettiği, diğer yandan Osmanlı Bankası Arşivi, kütüphanesi, sergi alanları ve konferans salonları ile bina ziyaretçilerine geçmiş ile günceli bir arada yaşatıyor.Osmanlı Bankası’nın giderek güç kazanmasıyla birlikte, yeni Genel Müdür Sir Edgar Vincent’ın hayali bankanın ihtişamına yakışır bir yeni binanın inşasıydı. İkiz bina olarak tasarlanan yapının arsası, 1889 yılında Tütün Rejisi tarafından satın alındı. İki ay sonra, Osmanlı Bankası Genel Müdürlüğü’nün arsaya ortak olarak kendine yeni bir bina inşa ettirmesine karar verildi. Bankanın Genel Müdürü Sir Edgar Vincent, 7 Şubat 1890’da Paris Komitesi üyelerinden Theodore Berger’e bir mektup yazarak, yeni bir şube inşa etmek için arsanın yarısının satın alınmasını teklif etti. Birkaç gün sonra, 13 Şubat 1890’da, Paris ve Londra komitelerinin onayı İstanbul’a bildirildi. Artık inşaat başlayabilecekti.Mimar Alexandre Vallaury tarafından inşa edilen bina, 3 Eylül 1890 tarihli plana gore, bodrum katında mahzen, depo ve ahırlar; zeminin altındaki katta, Londra’da dönemin en ünlü kasa imalatçısı Samuel Chatwood’a sipariş edilen ve adını dönemin 20 kuruşluk sikkelerinden alan mecidiye kasası ile yemekhane; zemin katında şube mekanı; birinci katta Genel Müdürün özel ve makam odalarının yanı sıra, sekreter ve tercümanların büroları; ikinci katta muhasebe şefi ve servisi, Hükümet Nazırı ve müfettişlik odaları; tavan arasında ise iaşe dairesi, arşiv servisi ve hizmetli odalarından oluşmaktaydı.
27 Mayıs 1892 yılında törenle hizmete girmesi ve bir kaç gün sonra da bankanın Saint Pierre (Sen Piyer) handaki 13 ton ağırlığındaki 1,5 milyon liralık altın rezervi yeni mekana taşınması haberleri dönemin yerli ve yabancı basınında yer alır.
Galata’nın siluetinde önemli bir yer tutan binanın en ilginç yanı, ön ve arka cephelerinde görülen tarz farklılığıdır. Voyvoda Caddesi’ne yani Galata’ya bakan ön cephede kullanılan neoklasik ve neorönesans tarzlar, dönemin Avrupa’sında bir banka merkezinden beklenen görkemi ve ağırbaşlılığı yansıtır. Perşembe Pazarı’na yani Haliç’in ötesindeki eski İstanbul’a bakan arka cephe ise çok daha hareketli, hatta belirli ölçüde oryantalist çizgiler taşımaktadır. İki cephe arasındaki bu farklılık, bankanın batı ve doğu arasındaki konumunu simgeler gibidir. Şehrin görüntüsüne yansıyan bu mimari dil, giriş avlusunda karşılıklı yer alan kitabelerde de kullanılmaktadır. Kitabelerden birinde yer alan Latince alıntı, dostluğun önemini vurgulamakta; Arapça olanı ise para kazanmayı övmektedir.100 yılı aşkın bir süreyi geride bırakan bina, 2000 yılından itibaren Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi’ni ağırlamaya başladı. Beyoğlu ve Galata semtlerine kazandırılmaya çalışılan yeni kimliğe başlangıç niteliği taşıyan girişim, tarihle kültürün iç içe yaşadığı bir merkezin kurulması yolunda önemli bir adımı oluşturdu. Bina, Osmanlı Bankası Müzesi’ne de evsahipliği yapıyor.